Gözyaşım düştü ateşe, düştü ışığa, düştü yangınına...
Sönmedi alevler; çoğaldıkça çoğaldı..
Pervane bende, ışık bende, sen, bende... büyüdü!
Ah! Esrik sevdalardan geçemedim!
Bir kibritle aşkı yakıp kül etmeye çabalarken, çoğalttım!
Yangının sardı yine içimi, ve aydınlattı senle dolan
gecemi -sensiz-.
Bir sokak aradım; sığınacağım, yangınımla üşümeyeceğim...
Ama çıkmadı hiçbir sokak sevdasıyla yananlara! Sokaklar,
bu sevdayla tutuşmaktan, yanmaktan korktu.
Yangınımı kim taşıyacak o zaman, kim paylaşacak
-senden başka- sensizliğimi bensizliğinle?
Üşüyen yalnızlığım, üşüyen yangınım, üşüyen ben(d)im...
Öyle sensinki içimde..
Hiç bu kadar üşümemiştim güneş bana yakınken.
Hiç bu kadar izlememiştim yalnızlığımı donuk gözlerle.
Güneşini getir içime. Buz tutmuş gözlerimi çöz.
Biraz ara versen sensizliğine!
Sessizliğin, son mızrakları olmasın susuşlarımın sebepsiz yere...